Indepentdent Türkçe’den Naman Bakaç ile yapılan 29 Nisan 2021 tarihli özel röportaj – IV. Bölüm
“Kur’an’ın doktrini ile tarihte yürüyen İslam’ın doktrini çok farklı”

– Sizin ‘Allah’ın Ahlakiliği Sorunu’ isimli kitabınızda bu tür halk sözleri veya dolmuş sözleri çok var…(Gülüşmeler)
Tamam işte, halkımızın bu zihniyeti anladığını göstermesi açısından bu sözlere dikkat çekerim zaman zaman. Kaderciliğe inat, iki ayağımızı bir pabuca sokmasına rağmen aslında toplumun bir kesimi Allah ile insan arasındaki ilişkisinde ilk adımı atanın insan olduğunu aslında biliyor.
Cüzi irade mi külli iradeye bağlı yoksa külli irade mi cüzi iradeye bağlı sorunsalına Sünniliğin verdiği cevap, cüzi irade külli iradeye bağlıdır. Yani kadercilik. Oysa Kur’an’da külli irade, cüzi iradeye bağlı. Allah’ın iradesi insanın iradesine bağlı yani.
Çünkü ilk adımı insan atıyor. Bu yüzden Kur’an’ın doktrini ile tarihte yürüyen İslam’ın doktrini farklı derken bunu kastediyorum. Mesela Kur’an ne diyor? “Eğer siz dönerseniz, biz de döneriz.”
Ya da diyor ki Kur’an: “Kim muttaki olursa biz ona bir kapı açarız.” Kur’an’daki bütün ilişki biçimi ilk adımı insanın attığı Allah’ın da ona uygun olarak adım attığı bir ilişki biçimidir. Yani özgür bir ilişki söz konusudur. Bu ilişki hakkaniyet ve adalete yaslanır. Dolayısıyla birey-toplum ilişkisi Kur’an’da bu şekildedir.
Doğa ile olan ilişkisine gelince, Kur’an’da bu kader ile ifade edilmiştir. Kadere, mukaddere, takdir… Yani doğa yasaları dediğimiz şey. Doğa yasaları biliyorsunuz sabit ve bilim adamları keşfediyor bize. Allah-Devlet ilişkisini ise, ben Makāsıdü’ş-şerîa olduğu kanısındayım.
Bilindiği gibi İslam hukuk felsefesinin bir terimidir bu. Anlamı şeriatın maksatları demektir. Şeriatın toplum bağlamındaki maksatları beş tanedir. Malın, dinin, aklın, canın ve neslin korunması. Bugünkü terminolojiyle söylenecek olursa, mal mülkiyetin, akıl düşünce özgürlüğünün, din inanç özgürlüğünün, can güvenliğimizin, nesil ise toplumun korunmasını ifade eder.
Dolayısıyla devlet dediğimiz aygıtta aslında bu beş şeyi korur. Dolayısıyla her üç ilişkiye dikkat edilirse doğayla ilişki tamamen kader dediğim nedensellik üzerine kurulu. Allah’ın devlet, birey ve toplum ile olan ilişkisi bütünüyle ahlaki bir zemin üzerine kurulu. Dolayısıyla nedenselliğe, gerekçeye dayalı bir ilişkilidir.
Burada teokrasi çıkarmak İslam’a ihanettir. Teokrasi-temsil dikkat edilirse, Hristiyanlığın tarihi süreç içerisinde yaptığı bir şeydir. Teokrasi ve temsil, Hristiyanlıkta Kilise ve Papa, İslam’ın Şiilik yorumunda İmamet, Sünnilik yorumunda ise evliya, şeyh, gavs, kutup dediğimiz yapı aracılığıyla oluştu.
Oysa İslam’ın kendisinde böyle bir temsil ilişkisi yoktur. Bu İslam’ın tarihteki yürüyüşünün anlayışıdır, Kur’an’ın anlayışı bu değildir kanımca.
Devam edecek…