Türkiye’de Siyasetin Kristalleşme Formları

1- PARTİLEŞME

Birer “Hukuk Devleti” olan Anayasal demokrasilerde “Parti”, devleti yönetecek “Hükümet”i oluşturacak ve politik yelpazede Sağ-Milliyetçi-Muhafazakâr, Sol-Sosyalist, Sosyal Demokrat, Merkez-Liberal ideolojilere sahip örgütlü bir toplumsal formasyondur. Motivasyonu ise, topluma hizmet (Honorial Duty) olabileceği gibi; temsil ettiği kitlenin sosyal, hukuki, kültürel, ekonomik çıkarlarını –hukuki çerçevede- korumak ve geliştirmek de olabilir. Avrupa demokrasilerinde partiler, büyük ölçüde böyledir. Türkiye’de de demokrasiye geçtikten (1950) sonra böyle partiler kuruldu, iktidara geldi ve ülkeyi yönettiler. Türkiye’nin Avrupa’dan farkı, “Devrim” ile kurulduğu ve imparatorluk bakiyesi çoğul bir demografiye sahip olduğu için, partiler, ülkenin sosyal-kültürel ve ekonomik sorunlarını çözmeye dönük düşünsel, teorik, ideolojik olmaktan çok; “seküler/çağdaşçı”, “dinsel” ve “etnik” ağırlıklı “kimlik” siyaseti yapıyorlar.

2- ŞİRKETLEŞME

Türkiye, Endüstri devrimini kaçırdığı ve Tarımda da makinalaşmaya geç kaldığı için, Osmanlı imparatorluğundan beri ekonomik hayat, üretim, emek, kazanç ve teknolojik bir proses olmaktan çok; “Politik” bir kategoridir. Yani fakirlik ve gelir dağılımı sorunu olan bir ülkedir. Böyle ortamlarda, “Parti”, siyasal-ideolojik bir kategori; üyeleri de “partizan” veya “militan” (Türkiye bağlamında bir zamanlar olduğu gibi: Mücadeleci, Ülkücü, Devrimci, Akıncı, Mücahit, Islahatçı…) olmaktan çok; parti, ekonomik bir kategoriye (şirket), üyeler de iş/rant alan-veren, iş-memuriyet bulan ortaklara dönüşür. Parti, -büyük ölçüde-çıkar ilişkisine dayanan bir “Biz”e dönüşür. İktidar olmak, nüfuz hırsızlığının aracına dönüşür: “Bal tutan, parmağını yalar.” “Rüşvet” ve “Yolsuzluk”, norm haline gelir: Şık şık eden nalçadır; işi bitiren akçedir.” “Varsa pulun, olurum kulun; yoksa pulun, kapıdır yolun.” “Selam verdim, rüşvet değil deyü almadılar” (Fuzuli). “Biraz da biz ölelim”, “Çalıyorlar; ama, çalışıyorlar”.

3- TARİKAT VE CEMAAT

Doğuşu itibari ile ve sosyolojik olarak “Tarikat”, Selçuklu ve Osmanlı toplumlarında oluşmuş, pür/salt dinsel (takva, züht, riyazet) bir oluşumdur. Osmanlının ortalarından itibaren “Politik” ve “İktisadi” bir veçheye bürünmeye başlar. Tarihçi-akademisyen Zekeriya Işık, kaleme aldığı “Tekkedeki İktidar” (Konya. 1017), “Şeyhler ve Şahlar” (Konya.2015) ve “Devlet ve İktidar” (Konya.2016) adlı çalışmalarında müdellel olarak bu yapıların illegal olarak siyaset ve iktisatla olan ilişkilerini inceler. Devrimle birlikte yasaklanan bu yapılar, yeraltına çekilerek faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. 1950’den sonra da yavaş yavaş su yüzüne çıkarak sağ iktidarlar ile simbiyoz ilişkilere girmişlerdir. 2000’li yıllardan sonra da tamamen politikleşerek iktisadi holdinglere dönüşmüşlerdir. Din, -büyük ölçüde- politik ve iktisadi mevzi kazanmak için “istismar” aracına dönmüş durumdadır. Kişi kültüne (şeyh, veli, kutup, gavs…) bağlı bu yapılar, sorumluluğunu müdrik fertlerden oluşan, akli ve düşünme kapasitesini kullanabilen bireylerden oluşmuş Müslüman toplum (ümmet) veya modern toplum (Cemiyet) oluşturmanın önünde birer engeldir. Bunlara demokrasilerdeki “Sivil Toplum Kuruluşları (NGO)” gözü ile bakmak, yanlıştır. Tarikatın Sosyolojik gerçekliği, teolojik ve ahlaki tartışmalılığını engelleyen bir gerekçe oluşturmaktadır. Bu sosyoloji, demokrasinin bir unsuru olan “Parti”yi de kendine benzeterek Türkiye’de etkinliğini sürdürmektedir: Halife-Sultan/Padişah kodu, Şeyh-Gavs kodu ile birleşince, kişi tapınımı kültü-kültürü-karizması doğmaktadır: “Balık, baştan kokar.”, “İmam,…..sa; çemaat…”, “Başın sağolsun”, “Baş, başa bağlıdır.”…

Cemaatlere gelince, devrimden sonra dinin halı altına süpürülmesine aksülamel olarak ortaya çıkmış, halkın dini ihtiyaçlarını karşılayan oluşumlardır. Başlangıçta, hepsi fedakârlığa dayanan pür dinsel oluşumlardır. 1950’lerden sonra, onlar da giderek politikleşerek Sağ iktidarlar ile simbiyoz ilişkiler geliştirmişlerdir. Bunların en meşhuru olan “The Cemaat” iki binli yıllardan itibaren Şi^, nitelemesi ile “Takiyye”; Sünnî nitelemesi “İlm-i Siyaset” yolu ile politikleşerek, holdingleşerek beraber yol yürüdüğü seçilmiş meşru iktidara “Darbe” vurmaya kalkıştı (15-Temmuz). Diğerleri de, hala politik ve iktisadi faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyorlar.

4- MAFYALAŞMA

Devlet hesap-kitap, hukuk-kurum, şeffaflık ve denetle(n)medir. Mafya ise, Hegel’in “Köle-Efendi Diyalektiği”ni izah etmek için söylediği: “Çatışmada/savaşta yaralanmayı ve ölümü göze alan “Efendi”; bunu göze alamayan, “Köle” olur” prensibi gereği, şiddete dayalı, illegal olarak yaratılmış karanlık bir karizma üzerine kurulur. Mafya veya çete ile “Devlet”i birbirinden ayıran temel husus, Devlette şiddet kullanımının hukuka bağlanmasıdır. Devlet, yasaya bağlı olarak hareket eder; yaptıkları, hukuk kurumları tarafından denetlenir. Mafya ise, illegal olarak “Racon keser.” Türkiye’de uzun süreden beri siyaset ve iktisat alanlarında mafyöz ilişkilerin oluştuğu gözlemlenmektedir. Meşhur mafya grupları ve liderlerinin isimleri, kamuoyu tarafından bilinmektedir. Son dönemlerde hukuka olan güvenin azalmasına paralel olarak, çeteleşmelerde ve bireysel/kişisel sokak infazlarında artış gözlemlenmektedir.

5- SONUÇ

Marxist Felsefe, siyaseti, ekonomik “Sınıf Çatışması” olarak görür. Felsefe ve Din ise, siyaseti genellikle “Pratik ahlak” olarak niteler (Platon, Aristo, Farabi, Kant; Hristiyanlık, İslam). Demokrasi teorisyenleri ise, ekonomik ve etik kaygıyı eşit düzeyde uzlaştırmaya çalışırlar. İslami açıdan siyaset, toplumun tümünün sorumluluğu olarak “adaleti ayakta tutmak” (4/235,5/8); kamu işlerini deruhte eden kişiler için de bu işleri birer “emanet” (4/58) olarak görmek ve ona ehil/liyakat sahibi olmaktır. Halkın güvenlik, huzur ve refahını deruhte etme çabasıdır. Demokrasi ve Parti, siyasetin Güç İstencine yaslı Şeytansı doğasını, “Ehven-i Şer” olarak konsolide etmeye çalışır. Demokrasinin, “fazilet”i ortaya çıkarmak için elverişli bir aparat olduğu doğrudur. Ancak, rezil insanlar tarafından içi her türlü boşaltılabilir. Avrupa ve Türkiye’nin demokrasi tarihinde bunun çokca örneklerini bulmak mümkündür.